Sanatın Evrimi’nin bu bölümü, deneyimli ressam ve mozaik sanatçısı Süha Semerci’nin İstanbul’daki atölyesinde gerçekleşti. Program, sanatçının “alaylı” ve “mektepli” birikimini nasıl sentezlediğinden çağdaş mozaik sanatına ve yapay zekânın sanattaki yerine uzanan derin ve keyifli bir sohbetle ilerledi.
Hem Alaylı Hem Mektepli: Çok Yönlü Bir Birikim
Süha Semerci, sanat yolculuğuna Denizli’nin Çivril ilçesinde başladı. Lise yıllarında tabelacılık, matbaacılık ve fotoğrafçılıkla uğraşarak grafik ve üretim süreçlerine dair güçlü bir altyapı oluşturdu. Bu dönemde, soru soracak bir ustanın olmamasının, onu sürekli araştırmaya ve deneme-yanılmaya ittiğini belirtti. Daha sonra İstanbul’a gelerek o dönemki adıyla Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu’nda (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) eğitim aldı. Bu süreçte, “alaylı” deneyiminin akademik eğitimle birleşmesini büyük bir avantaj olarak nitelendirdi. Atölye tecrübesi, okulda öğrendiği teknikleri daha iyi kavramasını ve uygulamasını sağladı. Örneğin, matbaada baskı sonrası kalan boş gazete kağıtlarını bile bir sanat nesnesi olarak görebilme yetisi kazandığını anlattı.

Bir “İcat”: Ters Trikromi Baskılı Ayna
Semerci, 1988 yılında, cam ayna dekorasyonuyla uğraştığı dönemde önemli bir teknik inovasyona imza attı. Yabancı bir firmadan gelen, ayna yüzeyine baskı yapma talebini alışılmışın dışında bir yöntemle çözdü. Geleneksel yöntemde son basılan siyah rengi, cam ayna sırlanmadan önce basarak, baskıyı aynanın içine hapseden bir teknik geliştirdi. Bu süreç, silinen boyaların camda ince izler bırakması gibi zorlukları da beraberinde getirdi. Nihayetinde ortaya çıkan “ters trikromi baskılı ayna”, Fransa’dan gelen müşteriyi şaşkınlığa uğratarak Türkiye’de böyle bir ürünün nasıl yapıldığını sorgulatmıştı. Semerci, bu tekniğin patentini almak için uzun uğraşlar verdiğini, hatta bu buluşu üç boyutlu baskıya taşıma hayalleri olduğunu dile getirdi.

Mozaikle Buluşma ve “Anadolu’dan Dünyaya Çağdaş Mozaik”
Semerci’nin mozaikle asıl ve kalıcı buluşması, Gaziantep’te düzenlenen bir mozaik sempozyumuna davet edilmesiyle başladı. O dönem Türkiye’de mozaik denince akla genellikle bina cephelerindeki kalitesiz uygulamalar geldiğini, ancak malzemenin değil, onun nasıl kullanıldığının önemli olduğunu vurguladı. Bu görüşünden yola çıkarak, 2013 yılında “Anadolu’dan Dünyaya Çağdaş Mozaik” adlı ilk tematik sergisini hazırladı. Bu sergide, Antep ve Antakya müzelerinden seçtiği antik mozaik görsellerini, orijinallerindeki doğal taş yerine günümüzün cam mozaik malzemesiyle yeniden üretti. Amacı, iki bin yıllık işle aynı görsel etkiyi ve kaliteyi çağdaş malzemeyle yakalayabilmekti. Daha sonra bu antik formların içine kendi yorumlarını ve müdahalelerini katarak, geleneği günümüze taşıyan özgün bir dil oluşturmaya başladı.
Türkiye’nin Mozaik Potansiyeli ve Koruma Sorunu
Semerci, Anadolu’nun dünyanın en zengin mozaik hazinelerine sahip olduğunu ancak bu değerin yeterince bilinmediğini savundu. Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa gibi illerdeki müzelerin ve devam eden kazıların eşsiz örnekler barındırdığını belirtti. Avrupa’daki birçok kilisedeki mozaik ikonografinin kaynağının İstanbul’daki (Ayasofya, Kariye Müzesi) mozaikler olduğuna dikkat çekti. Ancak bu hazinelerin korunması konusunda endişelerini dile getirdi. Bir mozaiğin toprak altında güvende olduğunu, ancak gün yüzüne çıkarıldığında uygun şartlarda korunmazsa, hatta bazen koruma amaçlı yapılan geçici örtüler bile (yağmur, don gibi etkenlerle) kalıcı hasara yol açabildiği için yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabildiğini ifade etti. Bu nedenle, sadece keşfetmenin değil, doğru şartlarda koruyup gelecek nesillere aktarmanın da hayati önem taşıdığını vurguladı.

Ayak İzleri ve “İstanbul 2020” Projesi
Semerci, İstanbul’u anlatan uzun soluklu bir mozaik serisi üzerinde çalışıyor. Bu fikir, “Bu şehirde yaşadım, ama bu şehir için ne yaptım?” sorusundan hareketle doğdu. Kendisinden önce bu şehirde yaşamış insanların binalar, şiirler, şarkılar bıraktığını, kendisinin de kendi dilinde, yani mozaikle, İstanbul’u anlatmak istediğini söyledi. Mozaikte geleneksel olarak imza atmanın zor olduğunu, bu nedenle eserlerinin sağ alt köşesine, “ayak izi” adını verdiği, ünlem işaretini andıran özgün bir imza geliştirdi. Pandemi döneminde ertelenen “İstanbul 2020” sergisi için hazırladığı çalışmalarda, bu ayak izlerini artık kompozisyonun içine, İstanbul’da gezen bir figürün izleri olarak yerleştirdi. Pandemi sürecinde atölyesinden ayrılırken yaşadığı duygusal anı paylaşan Semerci, bu sürecin ardından ayak izi temasının soyut kompozisyonlara dönüştüğünü ve 30×30 cm’lik küçük boyutlu seriler ürettiğini anlattı.
Yapay Zeka ve Fantastik Mozaik Dünyaları
Son dönemde yapay zekayla (YZ) aktif olarak ilgilenen Semerci, bu teknolojiyi mozaik sanatını anlatmak ve yaymak için kullanıyor. YZ’yi, hayal ettiği fantastik mozaik hikayelerini görselleştirmek için bir araç olarak görüyor. Roma İmparatoru Jül Sezar ve Kraliçe Kleopatra gibi tarihi karakterleri, günümüz İstanbul’unda, atölyesinde gezdiren, onlarla sohbet eden, hatta tatiline bile götüren eğlenceli ve öğretici görseller üretiyor. Amacının, mozaiğin tarihini ve tekniklerini bu yaratıcı ve fantastik kurgular aracılığıyla daha geniş kitlelere sevdirmek olduğunu belirtti. YZ kullanımında, önceden edinilmiş bilgi ve tecrübenin çok önemli olduğunu vurguladı. “Arabayı boş arazide sürmek başka, trafikte kuralları bilerek sürmek başka” benzetmesini yaparak, YZ’nin gücünü doğru yönlendirebilmek için derin bir alan bilgisine ihtiyaç olduğunun altını çizdi. YZ’yi “fitili çekilmiş el bombası”na benzeten Semerci, doğru ve iyi niyetli kullanıldığında harika sonuçlar alınabileceğini, ancak kontrolsüz kullanımın tehlikeli olabileceğini ifade etti.
Hayalleri ve Gelecek Projeleri
Süha Semerci’nin gerçekleştirmek istediği birçok hayali projesi bulunuyor:
- Mozaik Akademisi: Türkiye’de, dünyanın her yerinden öğrenci çekecek, hem teorik hem pratik eğitim veren, aynı zamanda Anadolu mozaiklerini araştırma imkanı sunan bir mozaik akademisi kurmak istiyor.
- Çağdaş Mozaik Müzesi: Türkiye’de bir çağdaş mozaik müzesinin eksikliğini hissediyor ve bunun için çaba harcıyor.
- Anadolu Mozaikleri Belgeseli: Anadolu mozaiklerinin tekniklerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini anlatan bir belgesel projesi hazırladığını, ancak yapımcı sorunları nedeniyle şu an beklemeye aldığını belirtti.
- Otobiyografik Belgesel: 65 yıllık hayatını ve sanat yolculuğunu anlattığı, bölümler halinde çektiği kişisel bir belgesel üzerinde çalışıyor.
- Sanat Vadisi Hayali: Kendisine sınırsız imkan verilse hayata geçirmek istediği en büyük hayalini anlattı: Deniz kenarında, atölyelerden, konukhanelere, kütüphaneden, sergi salonlarına kadar her şeyin bulunduğu, dünyanın dört bir yanından sanatçıların gelip üretebileceği, araştırma yapabileceği bir “sanat vadisi” kurmak.
Gençlere Tavsiye: Sabır ve Adanmışlık
Mozaik ve sanatla profesyonel olarak ilgilenmek isteyen gençlere “sabır” ve “eğitim” tavsiyesinde bulundu. Bu işin, hayatını sadece onunla kazanarak sürdürebilme cesareti gerektirdiğini söyledi. Bir işi severek yapmanın, onu artık bir “iş” olmaktan çıkarıp yaşam tarzı haline getirdiğini vurguladı. Kendi atölyesini “dünyası” olarak nitelendiren Semerci, burada olduğu sürece var olduğunu ve nefes aldığını hissettiğini ifade etti.




















































