Eylül Aşkın’ın sunduğu Eylül Aşkın İle’nin bu bölümünün konuğu, 2017’de kapanan Ankara İtalyan Kültür Merkezi’nin Ankara’daki eksikliğini gidermek üzere kurduğu İtalya-Türkiye Dostluk Derneği Casa Italia’nın kurucu başkanlığını yürüten, avukat Musa Toprak oldu.
Ankara’da Ayrancı semtinde bulunan Casa Italia binasının kütüphanesinde gerçekleştirdiğimiz söyleşide Musa Toprak ile, Türkiye ve İtalya özelinde örneklerle kültürel diplomaside yumuşak gücün önemini tartıştık.
“Sorsanız, kadına, çocuğa yönelik şiddetin azalması için ne yapmak gerekir diye, kültür-sanat derim.”
Kültür-sanat alanındaki etkinliklerin toplum içi bağlılığı ve beraberliği artırmada çok önemli olduğuna değinen Toprak, “İnsanlar da bana “Ne alakası var?” Derler. Biz çünkü cerrah sendromu istiyoruz, gelsin biri bir müdehale etsin, hop sorun çözülsün. Öyle değil, çok uzun soluklu bir mücadele gerekiyor. Onun için de onu yapabilecek dayanıklılık gerekiyor, insana o dayanıklılığı verecek olan şey de birbirimiz. O ilişkimizi de sürdürecek olan şey de kültürel faaliyetler, sanat, felsefe.”” Şeklinde konuştu.

“Pusulamızı Ankara Üniversitesi belirliyor.”
Casa Italia’da düzenlenen etkinliklerin ve verilen İtalyanca kurslarının içeriklerinin doğrudan belirleyen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Fakültesi İtalyanca Bölümü tarafından hazırlandığını ve desteklendiğini belirten Musa Toprak, “Orada bölüm başkanı Nevin Özkan hocamız, İlhan hoca, diğer hocalarım sürekli olarak bizim neler yapmamız, nereye odaklanmamız gerektiği konusunda yön gösteriyorlar, akıl veriyorlar. Aynı zamanda da İtalya’yı çok iyi takip eden insanlar oldukları için, mesela seneye İtalya’da şu yıl ya da şunun doğumunun bilmem kaçıncı yılı bunlar sebebiyle İtalya’da şunu ilan etti, biz de bunu yapalım gibi Dante başta olmak üzere İtalya’daki kültür kurumlarının versiyonlarının özellikle yıl olarak ilan ettikleri etkinlikleri takip ediyoruz.” Dedi.

“Dünyanın en iyi vegan mutfağıyız ama etle tanınıyoruz.”
Türk mutfağının zenginliğinin ülkelerarası alanda yeteri kadar arkasında durulmadığından ve sadece kebap ve lahmacun ile tanınıyor olmamızdan memnuniyetsizliğini dile getirerek, aslında sadece zeytinyağlılardan dahi faydalanarak dünyanın en iyi vegan yemek pazarı konumuna gelebileceğimizi ifade etti. “Kısırdan başlayın, bulgur köftesinden, sarmalara… Diğer mutfaklarda bunun etsiz bir versiyonunu yapalım diye uğraşıyorlar, Türk mutfağında zeytinyağlılar tek başına bu açığı kapatıyor. Mesela İtalyanlar kuskusu biliyorlar, bulguru bayağı öğrenmeye başladılar, kefir çok yayıldı ama birine Türk vegan mutfağı cennet gibi dediğimizde “Türk döner mi var?” Der, soracağı soru bu olur. Çünkü biz kebap, döner, lahmacun ile biliniyoruz.” Şeklinde konuştu. Milli yemeklerimizi ve değerlerimizi yeteri kadar savunmadığımızın üzerinde de duran Toprak, “Lahmacuna da neden Turkish pizza diyoruz, hiç anlamıyorum. Bir İtalyan pizza ustasına deseniz ki mesela “İtalyan lahmacunu” yapıyorsun, büyük ihtimalle şiddet kullanır. Yani kovar, orası kesin ama döverek de atabilir. Ama biz oralarda çok rahat vazgeçiyoruz, mesela simit, Turkish bagel, niye? Mesela İtalyan Mozzarella için, “Some type of White cheese” diye turistik yerlerde yazıyoruz ya, onlar asla yazmaz, ne olduğunu merak ediyorsan ye, öğren kardeşim der.” Dedi.

“Kültürel diplomaside güçlü olan ülke bu durumdan ticari avantaj sağlar.”
Kültürel diplomasinin iki ülke arası ilişkileri pozitif etkilemesinin en önemli neticelerinden birinin kültürel diplomaside güçlü olan ülkenin bu durumdan sağladığı ticari avantaj olduğunu ifade eden Musa Toprak, bu savını “İtalyan diplomatlarla görüşürken hep vurgu yapıyorum: Kültürel ilişkiler sadece kültür değildir, ticareti de çok etkiler. Ben yüksek lisansta İtalya’da bulunduğum için şu an da mesela italyan markası bir araba kullanıyorum. Başka araba da alabilirdim ama İtalya’ya olan gönül bağım, düşkünlüğüm benim tercihimi etkiledi.” Şeklinde, kendi tecrübesini anlatarak açıkladı.
İtalya’ya Türkiye’den Öğrenci Akını!
İki ülke arası inşa edilen pozitif kültürel etkileşimin ve iletişimin, yine iki ülke arasında eğitim turizmini de olumlu yönde etkilediğini belirten Musa Toprak, Türkiye’nin son yıllarda İtalya’ya ciddi oranda öğrenci gönderiyor olmasının en büyük sebeplerinden birinin de İtalya-Türkiye arası kültürel diplomasinin çok uzun yıllardır olumlu yönde ilerlemesi ve Türk insanının, hiç İtalya’ya gitmemiş dahi olsa, bu vesileyle İtalya’ya duyduğu sempati olduğunu belirtti. İtalya’nın kültürel diplomasi alanında çok başarılı bir örnek olduğunu düşündüğünü ifade eden Musa Toprak, tarihte Roma İmparatorluğu sonrasındaki süreçte İtalya’nın askeri alanda kuvvetli bir ülke olarak yer almamasına rağmen, Avrupa’da bulunan ülkeler arasında yüz ölçümü bakımından en büyük ülkelerden biri olabilmesini ve bu şekilde kalabilmesini İtalyanların yaratıcılığının, üreticiliğinin ve iş ahlakının yanı sıra, kültürel diplomasi alanındaki başarısına da dayandırırken şu sözleri kullandı: “İtalya diye bir ülkenin Avrupa’da bu kadar etkili olması, ekonomide etkili olması, hala varlığını sürdürüyor olması başlı başına yumuşak gücün ne kadar önemli olduğunun göstergesi.”
“Türkiye’nin en büyük eksiği tanıtımda yetersizlik ve değerlerine sahip çıkmamak!”
Türkiye’nin kültürel diplomasi alanında en büyük eksiklerinin tanıtımda yetersizlik ve kendi değerlerine sahip çıkmamak olduğunu belirten Musa Toprak, bu savını, “Mesela İtalya’da Nazım Hikmet çok tanınan bir şair. Nazım Hikmet değil de, Hikmet dediğiniz zaman mutlaka İtalyanlar biliyorlar ama Hikmet’in Türk olduğunu bilen hiç kimse yok.” Sözleriyle destekledi. Kendi değerlerimizi, kendi topraklarımızda yetişen önemli insanları uluslararası boyutta bir muhalefet olmadığı müddetçe savunma ihtiyacı duymamamızı eleştiren Musa Toprak, kültürel mirasımızı benimsemenin ve buna sahip çıkmanın önemi üzerinde dururken, İtalya’nın bu konuda çok başarılı olduğunu ve milli değerlerini ezdirmediğini, bunun da kültürel diplomasinin halk nezdinde en önemli unsurlarından biri olduğunu vurguladı.
