Türk rock müziğinin öncü isimlerinden Tibet Ağırtan, Eylül Aşkın’ın hazırlayıp sunduğu söyleşi serisinin 110. bölümünde, Kadıköy’ün kült mekânlarından Ağaçev’de gerçekleşen kapsamlı bir sohbetle izleyiciyle buluşuyor. Söyleşi, yalnızca bir müzisyenin kariyer anlatısı olmanın ötesine geçerek, Türkiye’de rock müziğin düşünsel ve kültürel serüvenine dair derinlikli bir çerçeve sunuyor.
Programda Ağırtan, Mavi Sakal’ın ortaya çıkış sürecini, grubun isminin nasıl şekillendiğini ve 1980’lerin sonunda Türkiye’de rock müzik üretmenin ne anlama geldiğini ayrıntılarıyla aktarıyor. O dönemlerde sınırlı teknik imkânlarla yapılan kayıt süreçleri, konser organizasyonlarının zorlukları ve rock müziğin toplumsal algısı, kişisel tanıklıklar eşliğinde ele alınıyor.
Söyleşinin önemli duraklarından biri, Ağırtan’ın müzikle kurduğu ilişkinin zamansal boyutu. Uzun üretim aralarının bir kopuş değil, aksine bir olgunlaşma süreci olduğunu vurgulayan sanatçı, yaşanmışlıkların müziğe doğrudan yansıdığını ifade ediyor. Ona göre müzik, süreklilikten ziyade derinlik talep eden bir ifade biçimi.

Eylül Aşkın’ın soruları eşliğinde Ağırtan, müzik kariyerinin yanı sıra yazılım ve mühendislik geçmişine de değiniyor. Toplumda sıkça karşılaşılan “tek bir kimliğe indirgenmiş hayat” anlayışını sorgulayan Ağırtan, aynı anda birden fazla alanda üretmenin mümkün olduğu gibi, yaratıcı açıdan da besleyici olduğunu savunuyor. Bu bağlamda gençlere yönelik verdiği mesajlar, söyleşinin ilham verici anları arasında yer alıyor.

Dijitalleşmenin müzik üzerindeki etkileri de programın düşünsel eksenlerinden birini oluşturuyor. Kayıt teknolojilerinin ve dijital araçların erişilebilirliğinin, üretimi kolaylaştırdığı kadar yüzeyselleştirme riski de taşıdığına dikkat çeken Ağırtan, asıl belirleyici unsurun teknolojiden ziyade sanatçının niyeti ve estetik tavrı olduğunu dile getiriyor.
Söyleşi boyunca paylaşılan anekdotlar, Türkiye’de rock müziğin toplumsal dönüşümünü gözler önüne seriyor. Uzun saçları nedeniyle sokakta durdurulduğu yıllardan, rock müziğin bugün daha görünür ve kabul gören bir kültür haline gelmesine uzanan bu anlatı, kişisel hafızayla toplumsal belleği bir araya getiriyor.
Tibet Ağırtan, Eylül Aşkın ile… – Özel Söyleşi (110. Bölüm), müziği yalnızca seslerden ibaret görmeyen; onu bir düşünme, ifade ve varoluş alanı olarak ele alan izleyiciler için dikkat çekici bir içerik sunuyor.



















































